Bu Blogda Ara

Bebek Koala Küçük Orkestra

Bebek Koala Küçük Orkestra (Ciltli) Zeki, heyecanlı ve meraklı olan iki yaşındaki Bebek Koala´nın, en sevdiği arkadaşı minik hamster ile birlikte günlük hayattaki rutin gelişmelerin ya da zorlukların nasıl da üstesinden gelebildiğini göreceksiniz. Ayrıca banyo yapmak, hediye almak, dostluk, sevgi gibi kavramları çizgiler sayesinde eğlenceli bir dille öğretebildiğini göreceksiniz. Hiç çıkarmadığı renkli kurdeleleriyle, özellikle kız çocuklarının kendini özdeşleştirebileceği, eğlenceli olduğu kadar öğretmeyi de amaçlayan Bebek Koala...

Yaşasın! Kahvaltıda Bebek Koala'nın misafirleri var. Ama bütün arkadaşları hep birlikte müzik çalmaya başlayınca curcuna kopuyor!

İki yaşında, şeker mi şeker, güzel mi güzel, tatlı mı tatlı... Üstelik kendisi gibi tatlı arkadaşları da var. Minik Hamster, Tavşancık, Koca Gergedan ve Ördekçik.

Arkadaşları her Cumartesi olduğu gibi kahvaltıya Bebek Koala'ya gelmişler. Afiyetle kahvaltılarını yaparken bir yandan da müzik yapmaya başlıyorlar. Hem de masa üzerinde ve mutfakta buldukları eşyalarla!

Neler mi onlar? Mesela bir huniden trompet yapmak hiç aklınıza gelmiş miydi. Ya da iki tencere kapağı hızla eğlenceli bir zil olabilir değil mi? Ya eğer bir de yoğurt kabını davul yapmaya karar verirseler. Hem de içi doluyken!

Şaşırtıcı, çok eğlenceli, renkli, capcanlı, aynı zamanda eğitici...

Bizim kuzular bu eğlenceli kitabı okurken aynı zamanda pek çok eşyanın da adını öğrenebilirler. Çünkü her sayfanın altında o sayfada adı geçen eşyaların çizimleri var. Bebek Koala Serisi bir yandan neşeli kitap okuma anları yaratırken diğer yandan da çocuklarımıza pek çok eşya, kavram, hayvan, sebze ve meyve isimlerini öğretiyor. Hem de rengarenk ve üç boyutlu çizimleriyle.

Serinin her kitabı ayrı bir renkte ve desende. Şeker gibi...

Siz de "çocuğum oyuncaklarıyla değil mutfakta tencerelerle oynamayı tercih ediyor" diyenlerdenseniz, bu kitap kuzunuzu çok eğlendirecektir eminim.

Mandolin Yayınlarından...

CEMİLE

Cemile Bir Hata Yapıyor
Cemile serisini pek çok kez gördüm kitapçılarda.
Nedense hiç elim gidip almamıştım. Belki
Cemile isminin artık çocuklarda pek
kullanılmayan bir isim olmasından
yabancıladım, belki de çocukluğumda sık sık
okuduğum Ayşegül hikayelerinin bir benzeri
olabileceği önyargısını geliştirdim.

Neden bilmiyorum, ama büyük kayıp olmuş. Çünkü Cemile serisi çok çok şirin. Her macerası ayrı bir konu. Hem de konular tam 0-6 yaş grubunu hedeften vuruyor. Nasıl mı? Gelin konulara beraber bakalım.

* Cemile okula dönüyor; okul konusuna soğuk yaklaşan çocuklar için ideal
* Cemile kötü söz söylüyor; sanırım bu yaşlarda olup da kötü söz söyleme meraklısı olmayan kuzumuz yoktur.
* Cemile bir hata yapıyor; işte bizim favorilerimizden biri, şu sıra tam da bilerek hatalı davranışlarda ısrar etme ve kafa tutma zamanımızdayız.
* Cemile uyumak istemiyor; hangisi uyumak ister ki acaba...
* Cemile oyuncaklarını paylaşmak istemiyor; Cemile kabus görüyor ve daha neler neler.

Çizimleri kaliteli, şirin ve eğlenceli. Çizime her zaman çok önem veriyorum biliyorsunuz. Ben okurken Batuş çizimleri inceleyerek keyifle dinlesin istiyorum.


Seriden bir kitap seçip Batuhan'ın tepkisine bakarak devam etmek istedim. İlk olarak da "Cemile Bir Hata Yapıyor" kitabını seçtim. Malum dört yaşını geçtik, şu sıralar bolca sınırlarımızı zorluyoruz ve hata yaptığımızda bunun sonuçlarını yaşamaya itiraz edebiliyoruz. Rol model olabilecek bir kahramanın maceraları sorunumuzun üstesinden gelmemize yardımcı olabilir diye düşündüm.


Ve sonuç harikaydı. Kitabımızı büyülenerek dinledik. Babası Cemile'nin hatasını fark ettiğinde, Batuhan da ellerini sıkıca göğsünde birleştirerek, heyecanla olacakları bekliyordu. Babasının Cemile'ye karşı tavrından çok memnun kaldı. İkinci okuyuşumuzda Cemile'nin babasına sorduğu o en saf soruyu, "Artık beni sevmiyor musun babacım?" sorusunu hemencecik Batuhan cevapladı.

"Elbette seviyor!"

Ne tesadüftür ki Cemile de hatası sonucunda, o gün izleyeceği CD'yi izleme hakkını kaybediyor. Aynı Batuhan gibi...

Hemen ilk akşam Cemile'nin diğer maceralarını da talep etti. Her akşam illa ki bir Cemile kitabı geliyor önüme artık.

Biz kızıl saçlı, kırmızı yanaklı, çilli arkadaşımızı çok sevdik. Size de tavsiye ederiz...

Harika renkler


Harika renkler kitabı ile çocuğunuzla eğlenceli

vakit geçirirken aynı zamanda onun dil, zihin,
hafıza ve konsantrasyon gelişimine de
yardımcı olacaksınız.


Kırmızı, sarı, mavi, yeşil...


Peki senin en sevdiğin renk ne?
Sayfaları çevir ve eğlenceli süpürgeler
sayesinde renklerle ilgili daha pek
çok şeyi öğren.


***

Çocuklar renkleri görmekten çok hoşlanırlar. Bu yüzden ilk oyuncaklarından dönencelerine
kadar bir çok şeyde canlı renkleri tercih ederiz.

Ve elbette kitaplarında...

O minicik elleri kitaba alıştırırken en büyük yardımcımız da yine renkler olacaktır. O cıvıl cıvıl rengarenk kitapları gördüklerinde emin olun çok heyecanlanacaklar ve sayfalarını çevirmek için sabırsızlanacaklardır.

Harika renkler ismi gibi harika bir kitap!

Bir çok ana ve ara rengi öğretmekle kalmıyor, aynı zamanda arayıp bulma duygusu, eşleştirme, değişim dönüşüm kavramlarını gösteren ve farkındalıklarını artıran küçük alıştırmalar sunan bir kitap. Aynı zamanda ufaklığınız da renk çarkını çevirerek, pencere kapaklarını çekerek, tahmin etmeye çalışarak, bir yandan alıştırma yapacak diğer yandan eğlenerek renkleri öğrenmiş olacak.

Çocukların renkleri adlandırmayı öğrenmesinin konsantrasyon, hafıza, zihinsel beceri ve dil gelişimine olan katkısından bahsedilirken aynı zamanda renklerin çocuk gelişimi ve psikolojisi ile ilgili de önemli etkileri olduğu söyleniyor.

Ayrıca anne babaların onları daha iyi anlayabilmesi ve becerilerini artırmada yardımcı olabilmesi için ebeveyn notları da var.

Eğlenceli bir alıştırma kitabı. Mandolin yayınlarından.

Dev Şalgam

Bir zamanlar kocaman bir bahçenin içindeki derme çatma kulübelerinde altı sarı kanarya, beş beyaz kaz, dört çilli tavuk, üç kara kedi, iki şişko domuz ve bir koca inekleri ile beraber yaşayan yaşlı bir adam ve yaşlı bir kadın varmış. Tarlalarına ektikleri sebzelerden biri dev bir şalgam olmuş ve şalgamı yerinden çıkarmak için tüm çiftlik hayvanlarının yardımına ihtiyaçları varmış...

Dev Şalgam hikayesi ilk defa 19. yüzyılda Rusya'da Aleksei Tolstoy tarafından kaleme alınmıştır. Hem okul öncesi çocuklar için hem de okumaya yeni başlayanlar için eğlenceli bir halk hikayesidir.

Niamh Sharkey'nin olağanüstü illüstrasyonları bu çok sevilen Rus halk hikayesine yeniden hayat verirken okuyan herkesin kahkahalarla gülüp bol bol şalgam suyu içmesine neden olmaktadır.


Batuhan'ın ilk kitapları sadece çizim ve fotoğraflıydı. İlk sözlüklerim, hayvanlar, şekiller, sayılar derken yavaş yavaş yazılı hikayeli ama yine de bol resimli kitaplara geçiş yaptık. Ben hikayeleri okurken o dikkatle resimlerini inceledi. Duydukları ile gördüklerini birleştirdi.

Çocuk kitaplarında çizim işte bu yüzden çok önemlidir. Biz kitabı yüksek sesle okurken, ufaklıklarda pür dikkat resimleri incelerler. Dikkat seviyelerinin ve ayrıntıları fark etme becerilerinin bizden çok daha yüksek olduğunu düşünürsek, onlara en iyisini göstermenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu yüzden Batuhan'ın kitaplarını seçerken öncelikle ve mutlaka her sayfasını inceliyorum. Kahramanların yüz ifadeleri nasıl çizilmiş; gözü yormayan, resim üzerinde gezindikçe gözü rahatlatan renkler kullanılmış mı, arada eğlenceli sürprizler yapan, güldüren, belki şaşırtan objeler var mı mutlaka dikkat ediyorum.

İşte "Dev Şalgam" tam da burada beni en çok tatmin eden kitaplardan biri. Hikayesinin bizim çocukluğumuzda dinlediğimiz masallara olan benzerliği keyif verirken, bir yandan da gözü yormayan, harika çizimleriyle çocuklarınıza tam bir görsel ziyafet sunuyor. Üstelik saymaya yeni başlayan çocuklar için sayma alıştırması olarak kullanılabilecek, esprili yaklaşımları var.

Eski zamanlardan, farklı coğrafyalardan hikayeler toplayan, hatta adını Gılgamış Destanı'ndan alan Enkidu Kitap'tan.


İdil'in Dağınık Saç Günü

Bugünü Dağınık Saç Günü ilan ediyorum!

Kimin umrunda?

Gitmem gereken bir sürü yer, yapmam gereken bir sürü iş var. Saçımı taramakla uğraşamam!

Haydi İdil'le tanışalım. İdil'in işleri başından aşkın. Onca işinin ortasında saçıyla uğraşmak istemiyor. Spor bir arabayla alışverişe gitmek varken, karmakarışık saçla uğraşmayı kim ister ki? Çocuklar, İdil'in hayaller dünyasına dalıp saçını taramamak için uydurduğu mazeretleri ise sonunda taranmış saçların güzelliğine nasıl yenik düştüğünü büyük bir keyifle okuyacaklar.

Kitabı elime aldığım anda vuruldum. Üç yaşından beri resim yapan Shane McG'nin çizimleri büyüledi beni. O çarpıcı renkler, o detaylar, o derinlik... Ve biliyor musunuz ben dünyayı bir bücürün gözünden gördüm ilk defa bir kitapta. Evet, her sayfada dünyayı kesinlikle küçük bir kızın gözlerinden görüyorsunuz. Bir yandan İdil'in hikayesini okurken diğer yandan da onun kocaman dünyasına dalıyorsunuz balıklama.

Her sayfa ayrı bir keyif, harika bir ev macerası, müthiş bir hayal gücü.

Ve kitap çok eğlenceli, daha ilk sayfalarda Batuş'un kahkahalarıyla kesiliyor okumamız. O kadar çok gülüyor ki İdil'in "mühim" işlerine, uzun süre bekliyorum tekrar okumaya başlayabilmek için.

Çocukların kendi oyunlarına ve hayal ettiklerine sıkı bağlar kuracakları, annelerin çocuk oyunlarını tekrar anlamlandıracakları sevimli, şeker gibi bir kitap.

kidzR (Redhouse kidz) yayınlarından.

Galata Kulesi'nin Martısı Zeynep


Uzun zamandır kütüphanemizde olan harika kitaplardan biri; Galata Kulesi’nin Martısı Zeynep. Martının isminin Zeynep olması Batuhan'ı inanılmaz güldürüyor. O gülüyor, ben keyifleniyorum. O gülüyor, ben gülüyorum. Anneyim ya, bütün işim gücüm onun gülen badem gözleri.

En sevdiğimiz kitaplardan biri oldu Galata Kulesinin Martısı Zeynep. Akşamları pijamalarını giyip, dişlerini fırçalayıp, cumburlop yatağa… (Yatağa girerken aynen bu sesi de çıkarıyoruz: Cumburlop!) Sonra başlıyoruz Martı Zeynep’in macerasını okumaya.

Çok şeker bir hikâye… Kuleyi tek başına bekleyen, hiç arkadaşı olmayan bir martı Zeynep… İstanbul’a yeni gelen yorgun martı Karadenizli Fikret’in Galata kulesinde dinlenmesine izin vermeyince çok üzülüyor Batuş. Fakat ya bir gün Zeynep’in de yardıma ihtiyacı olursa? İşte o anda nasıl bir heyecan, nasıl bir telaş. Ne olacak şimdi? Zeynep’in başına ne gelecek. “Çabuk oku anne, çabuk oku!”

Çabucak okuyorum, keyifle bitiriyoruz kitabımızı.

“Galata kulesine gidelim mi?” diye soruyorum. Gözlerini kocaman açıp, soru işaretleriyle dolu bir bakış atıyor bana. “Galata kulesi gerçekten var mı?” Nasıl bir şaşkınlık, merak! Ne kadar da aptalım. Ona masalların gerçek olmadıklarını söyledim kaç kere. Şimdi o bir kitabın üzerindeki Galata kulesine, bir bana bakıp cevap bekliyor.

Anlatıyorum ona bazı masalların gerçekte var olan yerlerde geçtiklerini. Masalların ve kahramanların gerçek olmadıklarını, fakat yerlerin olabileceğini… Sanırım anlıyor.

Kitabımızı aldıktan kısa süre sonra Galata kulesini görmeye gittik elimizde kitabımızla. Bir kitaba bir kuleye baktı şaşkın şaşkın. Kitapta okuduğu tüm yerleri gerçekte gördü. Kitabın çizimlerinin gerçekle çok benzeşmesi de karşılaştırmalarımızı daha eğlenceli hale getirdi. Martıların hangisinin Zeynep olduğuna karar verdi.
Keyifli ve farklı bir gün yaşadı.

Yardımlaşmanın gücü ve arkadaşlığın önemini anlatan keyifli bir kitap.

Çitlembik yayınlarından.

Böğürtlen Cini ve Sarı Gaga



Sarı gagalı küçük kuş göç zamanını kaçırmıştı. Yapraklarını dökmeyen Ulu Ağaç ve Böğürtlen Cini, yalnız kalan Sarı Gaga'yı korumak için kolları sıvadılar. Dostluk ve dayanışmanın en güzel öykülerinden biri.


Batuhan'a hikaye okurken beni en tatmin eden şey onun hikayeye tepki verdiğini görmek. Üzülmek, sevinmek, heyecanlanmak, korkmak...
Onun hikayeye kendini kaptırışını görmeye, hikayedeki figürlerin yerine kendisini koyabilmesine ve onların duygularını hissedebilmesine yani 'empati' kurabilmesine bayılıyorum.

Böğürtlen Cini ve Sarı Gaga hikayesinde çok net duygular vardı. Hikayeyi okurken, beraber korktuk önce, sonra meraklandık, annesiz ve babasız soğukta kalmış olan kuş için çok üzüldük ama sırf onu korumak için yapraklarını dökmeyen tonton ağacı görünce içimiz sımsıcak oldu.

Hikaye boyunca Sarıgaga'nın, Böğürtlen Cini'nin ve ağacın başına gelen üzücü olayları öyle iyi dokunuşlarla güzelliklere çevirmiş ki Feridun Oral, bir yandan hayatın bize getirebileceklerini usulca ve kırmadan öğrenirken, diğer yandan iyiliğin gücünü ve hayatta nasıl büyük farklar yaratabileceğini içimizde, en derinlerde hissediyoruz.

Böğürtlen Cini ve Sarı Gaga kitabının muhteşem çizimleri ile Japonya` da UNESCO` nun 1992` de düzenlediği "Noma Concours" da üçüncülük ödülü almış olan Feridun Oral'ın hikayeleri bundan sonra kütüphanemizin başköşesinde olacak.

Yapı Kredi Yayınları'ndan

Mutlu Suaygırı



Bir zamanlar, suaygırı olduğu için hiç mutlu
olmayan küçük bir suaygırı varmış.

"Suaygırı olmak istemiyorum. Yo! Yo! Yo!
Zebra ya da bufalo lo lo lo,
Ağaçta şarkı söyleyen maymuuun
Suaygırı yerine maymuuun olsaaaam..."

Bu kitabın ismini duyduğum günden beri peşindeyim. Bu kadar tatlı, bu kadar iyi hissettiren bir isim olabilir mi?

"Mutlu Suaygırı"

Mutlu suaygırını oğluşa almalıyım mutlaka dediğim günden, kitabımız elimize geçene kadar büyük bir heyecanla bekledim. Oğluşa da heyecanımı hiç belli etmedim çünkü ona bir koli kitap geleceğini ve içinden de mutlu bir suaygırı çıkacağını söyleseydim eğer, biliyorum her dakika başı "Anne daha gelmedi mi, ne zaman gelecek?" diye sorardı. Heyecanımı onunla paylaşamadan bekledim sabırla.

Ve bir gün zil çaldı, mutlu suaygırımız geldi...

Kapaktan bize bakan o mutlu, gri suratı gördüğümde ne kadar doğru bir seçim olduğunu anladım bu kitabın. Şahane resimleri, her sayfada incelenecek onlarca detayı ve anne tarafından bestelenip söylenmesi gereken "Suaygırı olmak istemiyorum Yo! Yo! Yooooo!" şarkısı ile harika zaman geçirmemizi sağlayan bir kitap oldu.

Mutlu suaygırı ilk sayfalarda sıkıcı bir suaygırı olduğu için çok mutsuzdu. Ona suaygırı diye seslenilmesini bile istemiyordu. Ve bir gün suaygırı yerine maymun olmak için yola çıktı.

Sen benim gibi dalların arasında gezinebilir misin?
Ağaçtan ağaca atlayabilir misin?
Kuyruğunu ağaca dolayıp sallanabilir misin?
Benim gibi tırmanabilir misin?

Maymun gibi tırmanamayan, kartal gibi uçamayan, kuyruksüren gibi çukur açamayan suaygırının başından olmadık komik olaylar geçiyor. Veee...

...Sizce suaygırı bu yolculuktan neler öğreniyor. Çocuklarımıza, kendi olmanın güzelliğini görmelerini sağlayacak eğlenceli ve çok sevimli bir kitap.

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan.

Biz bayıldık. Tavsiye ederiz.

Kitap Aşkına!

Oturma odamızda oturuyordum.

Televizyonun tam önündeydim. Fakat o zamanlarda gündüz yayın olmazdı.

Önümde ya bebeklerim ya da başka oyuncağım vardı, hatırlamıyorum...

Annemle babam İstanbul'dan gelmişlerdi. Ben sanırım okuldan çıkmıştım fakat yanımda kim vardı, onu da hatırlamıyorum. Tek hatırladığım, oyuncaklarımla gözlerim arasına giren bir kitap.
Kitabın kapağı hala gözümün önünde. Kırmızı çatısı olan şahane bir ev ve önünde çok çocuklu bir aile.

Kitabımın adı "Kırmızı Damlı Ev" di. Enid Blyton'un milyon tane kitabından biriydi. Ama benim ilk ve tek kitabımdı. Okudum, tekrar okudum, tekrar, tekrar, ezberleyinceye kadar okudum o kitabı. Sonra başkaları geldi. Okudukça okudum. Okudukça daha fazlasını istedim.

Çok sevdim kitapları.

Yatmadan önce son gördüğüm şey hep kitap sayfaları oldu.

Şimdi, benden çok daha erken bir zamanda henüz dört yaşında, henüz okumayı öğrenmeden, oğluma da aynı aşkı, kitap aşkını aşılamak için çabalıyorum.

Çok şanslıyım ki, günümüzde her yaşa uygun kitap alternatifi var. Ve son yıllarda çocuk kitaplarına müthiş bir önem veriliyor. Yayınevleri her yeni gün çocuklarımıza daha güzelini, daha faydalısını vermek için çalışıyorlar.

Ve yine çok şanslıyım ki, işim gereği artık elimden yüzlerce çocuk kitabı geçecek. Ve ben de burada oğluşla okuduğumuz tüm kitapları yazacağım.

Yeni kitaplarda buluşmak üzere...