Bu Blogda Ara

Mutlu Suaygırı



Bir zamanlar, suaygırı olduğu için hiç mutlu
olmayan küçük bir suaygırı varmış.

"Suaygırı olmak istemiyorum. Yo! Yo! Yo!
Zebra ya da bufalo lo lo lo,
Ağaçta şarkı söyleyen maymuuun
Suaygırı yerine maymuuun olsaaaam..."

Bu kitabın ismini duyduğum günden beri peşindeyim. Bu kadar tatlı, bu kadar iyi hissettiren bir isim olabilir mi?

"Mutlu Suaygırı"

Mutlu suaygırını oğluşa almalıyım mutlaka dediğim günden, kitabımız elimize geçene kadar büyük bir heyecanla bekledim. Oğluşa da heyecanımı hiç belli etmedim çünkü ona bir koli kitap geleceğini ve içinden de mutlu bir suaygırı çıkacağını söyleseydim eğer, biliyorum her dakika başı "Anne daha gelmedi mi, ne zaman gelecek?" diye sorardı. Heyecanımı onunla paylaşamadan bekledim sabırla.

Ve bir gün zil çaldı, mutlu suaygırımız geldi...

Kapaktan bize bakan o mutlu, gri suratı gördüğümde ne kadar doğru bir seçim olduğunu anladım bu kitabın. Şahane resimleri, her sayfada incelenecek onlarca detayı ve anne tarafından bestelenip söylenmesi gereken "Suaygırı olmak istemiyorum Yo! Yo! Yooooo!" şarkısı ile harika zaman geçirmemizi sağlayan bir kitap oldu.

Mutlu suaygırı ilk sayfalarda sıkıcı bir suaygırı olduğu için çok mutsuzdu. Ona suaygırı diye seslenilmesini bile istemiyordu. Ve bir gün suaygırı yerine maymun olmak için yola çıktı.

Sen benim gibi dalların arasında gezinebilir misin?
Ağaçtan ağaca atlayabilir misin?
Kuyruğunu ağaca dolayıp sallanabilir misin?
Benim gibi tırmanabilir misin?

Maymun gibi tırmanamayan, kartal gibi uçamayan, kuyruksüren gibi çukur açamayan suaygırının başından olmadık komik olaylar geçiyor. Veee...

...Sizce suaygırı bu yolculuktan neler öğreniyor. Çocuklarımıza, kendi olmanın güzelliğini görmelerini sağlayacak eğlenceli ve çok sevimli bir kitap.

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan.

Biz bayıldık. Tavsiye ederiz.

Kitap Aşkına!

Oturma odamızda oturuyordum.

Televizyonun tam önündeydim. Fakat o zamanlarda gündüz yayın olmazdı.

Önümde ya bebeklerim ya da başka oyuncağım vardı, hatırlamıyorum...

Annemle babam İstanbul'dan gelmişlerdi. Ben sanırım okuldan çıkmıştım fakat yanımda kim vardı, onu da hatırlamıyorum. Tek hatırladığım, oyuncaklarımla gözlerim arasına giren bir kitap.
Kitabın kapağı hala gözümün önünde. Kırmızı çatısı olan şahane bir ev ve önünde çok çocuklu bir aile.

Kitabımın adı "Kırmızı Damlı Ev" di. Enid Blyton'un milyon tane kitabından biriydi. Ama benim ilk ve tek kitabımdı. Okudum, tekrar okudum, tekrar, tekrar, ezberleyinceye kadar okudum o kitabı. Sonra başkaları geldi. Okudukça okudum. Okudukça daha fazlasını istedim.

Çok sevdim kitapları.

Yatmadan önce son gördüğüm şey hep kitap sayfaları oldu.

Şimdi, benden çok daha erken bir zamanda henüz dört yaşında, henüz okumayı öğrenmeden, oğluma da aynı aşkı, kitap aşkını aşılamak için çabalıyorum.

Çok şanslıyım ki, günümüzde her yaşa uygun kitap alternatifi var. Ve son yıllarda çocuk kitaplarına müthiş bir önem veriliyor. Yayınevleri her yeni gün çocuklarımıza daha güzelini, daha faydalısını vermek için çalışıyorlar.

Ve yine çok şanslıyım ki, işim gereği artık elimden yüzlerce çocuk kitabı geçecek. Ve ben de burada oğluşla okuduğumuz tüm kitapları yazacağım.

Yeni kitaplarda buluşmak üzere...